26 Kasım 2011 Cumartesi

yazdım, çizdim, hayal ettim..

Yazarlığı basitçe, birşeyler yazmak, hatta onları da okutabilmek olarak tanımlayabiliriz. Lafı çok uzatmak istemiyorum, direk konuya gireyim.

Son okuduğum birkaç kitapta gözüme çarpan bir şey var.. Yazarlar, yaptıkları işi "yaratmak"olarak tanımlıyorlar.Ben bu durumu yüksek ego olarak tanımlıyorum.


Yazmak, gözümüzde özgürlüğün simgesi, fikirlerin paylaşımı, farklı görebilmek ve bunları güzel betimlemelerle insanlara sunmaktır. Başarılı bir yazarın ise bu özgürlüğü ve fikir paylaşımını gerçek amacına uygun, yani kitlelere ulaşarak yapabilmesi için olaylara ve nesnelere karşı farklı bir bakış açısı sunması gerekiyor.


Fakat bunu "yaratıcılık" olarak adlandırmak, yapılan işi olduğundan büyük göstermekten ibarettir.




Bir yazar, yazar olmayan bir insanın bakıp sadece bir köpek gördüğü sokaktan, "yağmur altında ıslanmış bedenlerini eve atmaya çalışan aşıkların heyecanıyla titreyen bulutlar ve onların altında soluğuyla sokağı inleten köpeği" görebilir. veya yine aynı sokağa bakıp, "açlıktan gözü dönmüş ve alacağı ilk et kokusuna amansızca koşacak olan köpekleri" de görüyor olabilir. Fakat bu, yaratmaktan ziyade bir girdiyi alarak, beyin gücünü kullanarak bir çıktıya dönüştürmektir. Yani yaratmak değil, üretmektir.



Yaratmak, yoktan var etmektir. Burada yazarın yaptığı şey ise var olan köpek ve yağmur gibi nesneleri kullanıp, üzerine yağmurda aşıkların romantizm yaşaması, yağmurun ıslatması, köpeklerin aç olmasının insanlar üzerinde can acıtan bir etkisi olması, gibi fikirleri ekleyip bir çıktı almasıdır. Az önce de dediğim gibi, üretmektir.

Blog yazılarına şarkı ekleyerek daha keyifli okunmasını sağlayan sevdiceğimin de yaptığı gibi:
http://fizy.com/#s/1deucp

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder